Evet, yine o gün geldi çattı! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Çiçekler, kutlamalar, sosyal medyada birbirinden yaratıcı (!) mesajlar ve tabii ki herkesin bir anda kadın hakları savunucusu kesilmesi. Peki, bu kadar coşkuya rağmen, hiç düşündünüz mü: Kadınları sadece bir gün hatırlamak ne kadar adil? Ya da asıl soru: Kadın ve erkeği ayırarak kutlama yapmak ne kadar doğru? Hadi gelin, bu “özel gün”e biraz farklı bir pencereden bakalım. Mizahla, biraz eleştiriyle, ama kesinlikle kadınları kötülemeden!
1. Bir Günle Sınırlı Kahramanlık
8 Mart’ta herkes bir anda kadınların ne kadar “güçlü”, “fedakar” ve “harika” olduğunu anlatmaya başlar. Sosyal medyada kadınlara övgüler düzen mesajlar, ofislerde dağıtılan karanfiller, restoranlarda “kadınlara özel” indirimler… Peki, bu övgüler neden sadece bir gün sürer? 9 Mart sabahı uyandığımızda her şey normale döner. Kadınlar yine iş yerinde eşit ücret için mücadele eder, yine evde “hem çalışıp hem anne olmak” ikilemiyle boğuşur. Yani, bir günlük yalakalık yetmez, değil mi? Kadınları gerçekten desteklemek istiyorsak, bunu 365 gün yapmalıyız. Ama maalesef, bizim tercihimiz bir günlük kahramanlık!
2. Kadın ve Erkek: İki Ayrı Dünya mı?
8 Mart’ın en büyük ironisi, kadın ve erkeği sanki iki ayrı gezegendenmiş gibi göstermesi. Kadınlar “özel”, erkekler “sıradan” gibi bir algı yaratılıyor. Oysa kadın ve erkek, aynı toplumun iki parçası. Birini yüceltirken diğerini görmezden gelmek, eşitlikten bahsetmekle çelişmiyor mu? Mesela, neden “Dünya Erkekler Günü” diye bir gün yok? (Evet, var aslında, 19 Kasım. Ama kimse bilmiyor, kimse kutlamıyor.) Çünkü biz, kadın ve erkeği eşit görmek yerine, birini diğerinden üstün tutmayı tercih ediyoruz. Oysa eşitlik, her iki tarafın da değerli olduğunu kabul etmekle başlar.
3. Çiçek ve Çikolata: Sorunları Örtbas Etme Sanatı
8 Mart’ta kadınlara çiçek ve çikolata vermek, neredeyse bir ritüel haline geldi. Peki, bu çiçekler ve çikolatalar, kadınların yaşadığı sorunları çözüyor mu? Tabii ki hayır! Çiçek verip “Sen çok özelsin” demek, kadın cinayetlerini, iş yerindeki mobbingi ya da toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmıyor. Belki de çiçek yerine, kadınların gerçek sorunlarına odaklanmak daha anlamlı olurdu. Ama ne yazık ki, çiçek vermek daha kolay. Hem de Instagram’da paylaşılacak bir kare çıkıyor ortaya!
4. Erkeklerin 8 Mart’taki Garip Halleri
8 Mart’ta erkeklerin davranışları da bir başka komedi konusu. Bir günlüğüne feminist kesilen erkekler, kadınların ne kadar “güçlü” olduğunu anlatan mesajlar paylaşır. Ama ertesi gün, ofiste kadın meslektaşlarının fikirlerini yine görmezden gelirler. Ya da evde, hala eşlerinden “akşam yemeği hazır olacak mı?” diye sorarlar. Yani, 8 Mart’taki yalakalık, maalesef çoğu zaman samimiyetten uzak. Belki de bu yüzden, kadınlar bu tür kutlamalara biraz şüpheyle yaklaşıyor.
5. Asıl Soru: Neden Bir “Kadınlar Günü”ne İhtiyaç Duyuyoruz?
Aslında, 8 Mart’ın varlığı bile bir sorunun işareti: Kadınlar, hala eşit değil. Eğer gerçekten eşit bir dünyada yaşasaydık, böyle bir güne ihtiyaç duymazdık. Çünkü kadınlar da erkekler de her gün eşit şartlarda yaşardı. Ama maalesef, durum böyle değil. Bu yüzden, 8 Mart’ı kutlamak yerine, neden hala böyle bir güne ihtiyaç duyduğumuzu sorgulamalıyız. Belki de asıl kutlama, kadın ve erkeğin gerçekten eşit olduğu bir dünyada yaşadığımız gün olacak.
Sonuç: Eşitlik, Bir Günle Sınırlı Değildir
8 Mart, kadınları yüceltmek için değil, eşitsizlikleri hatırlamak için var. Ama maalesef, bu günü bir “yalakalık festivali”ne dönüştürdük. Kadınlara çiçek verip, sosyal medyada övgü dolu mesajlar paylaşmak, sorunları çözmez. Asıl yapmamız gereken, kadın ve erkeği eşit gören bir zihniyet inşa etmek. Yani, 8 Mart’ı kutlamak yerine, eşitliği her gün yaşatmalıyız. Ama tabii, bu kadar ciddi olmayalım. Sonuçta, çiçekler ve çikolatalar da güzel. Yeter ki, ertesi gün her şey unutulmasın!